Son dönemde, Ortadoğu'daki gerginlik ve özellikle de İsrail ile İran arasındaki çatışmalar, dünya genelinde büyük yankı uyandırmaya devam ediyor. ABD basınında yer alan haberler, bu çatışmaların yalnızca bölgedeki istikrarı değil, aynı zamanda ABD’nin iç siyasi dengelerini de etkilediğini öne sürüyor. Özellikle, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın bu savaşın arka plandaki önemli aktörlerinden biri olduğu iddiaları, dikkat çekici bir şekilde gelişiyor.
İsrail ile İran arasındaki tarihsel gerginlik, 1979 yılında İran İslam Devrimi ile başlamış ve bugüne kadar çeşitli şekillerde devam etmiştir. İran’ın, İsrail'in varlığına karşı duyduğu derin düşmanlık, zamanla iki ülke arasındaki ilişkilerin çökmesine neden olmuştur. Özellikle İran’ın nükleer programı ve İsrail'in buna karşı uyguladığı politika, krizin derinleşmesine yol açtı. Uzun yıllar süren diplomatik çabalar ve uluslararası baskılara rağmen, iki ülke arasındaki düşmanlık son bulmuş değil. Bu durum, bölgedeki diğer ülkeleri ve büyük güçleri de çatışmanın içine çekmiş durumda.
Bazı uzmanlar, Trump döneminin bu çatışmalar üzerindeki etkisini derinlemesine analiz ediyor. İddialara göre, Trump’ın hükümetinde görev alan bazı isimler, Ortadoğu’daki bu savaşın kaybedenleri ya da kazananları üzerinde büyük etkilere sahip. Özellikle, Trump’ın eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve diğer kabine üyeleri, İsrail yanlısı politikalarıyla biliniyor. Bu kişilerin, İsrail’in İran’a karşı agresif tutumunu desteklemesi, ABD’nin Ortadoğu politikalarını da şekillendirdi. Dolayısıyla, bu savaşın arka planında yalnızca iki ülkenin değil, aynı zamanda uluslararası politikaların da etkili olduğunu söylemek mümkün.
Sonuç olarak, İsrail-İran arasındaki savaştan kimin gerçekten kazandığı veya kaybettiği sorusu, sadece askeri bir çatışmanın ötesinde bir anlama sahip. Bu savaş, yalnızca iki ülkenin ulusal çıkarlarını gözetmekle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda küresel güç dengelerini de etkiliyor. Medyada yer alan yorumlar ve analizler, savaşın gelecekteki yansımaları üzerine derinlemesine düşünmeyi gerektiriyor. Tarihinin en kötü dönüm noktalarından birini yaşayan Ortadoğu'da, Trump ve onun dostlarının bu çatışmadaki rolü belirsizlikler içeriyor. Dünya genelinde olduğu kadar, ABD’de de etkilerini hissettiren bu gelişmeler, sıradan vatandaşların bile dikkatini çekiyor ve soruları artırıyor.
Bu bağlamda, önümüzdeki süreçte, Ortadoğu’da yaşanan olayların sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel politikaları da şekillendireceği açık. Savaş ve barış arasındaki ince çizgide, hesapların nereye varacağı ise hâlâ belirsizliğini koruyor.