Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir cinayet olayı, tüm Türkiye'yi derinden sarstı. Özlem isimli genç kadın, hayatının baharında, bir katil tarafından hunharca öldürüldü. Bu üzücü olayın ardından yürütülen soruşturmada ortaya çıkan detaylar, adalet sisteminin işleyişine dair tartışmaları yeniden alevlendirdi. Katilin, Ölümcül bir saldırı gerçekleştirmeden önce 112 acil çağrı numarasını arayıp yardım istemesi, basında geniş yer buldu ve kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bununla birlikte, katilin bu davranışının mahkemede herhangi bir hafifletici sebep olarak değerlendirilmeyeceği belirtildi.
Özlem, 27 yaşındaki bir kadındı ve çevresi tarafından sevgiyle biliniyordu. Ailesi, arkadaşları ve iş arkadaşları, onun hayat dolu ve neşeli kişiliğini sık sık dile getirirken, bu tür bir olayın ihtimalinin dahi akıllarına gelmediğini ifade etti. Söz konusu cinayet, bir akşam saatlerinde gerçekleşti ve katil, Özlem’in yanına yaklaşarak saldırıda bulundu. Olay yerinden kaçan katil, hemen ardından panik içinde 112'yi aradı ve durumu bildirdi. Bu davranış, soruşturma aşamasında önemli bir unsur haline geldi. Katilin, hem cinayeti gerçekleştirip hem de ardından yardım istemesi, tanıklar ve polis tarafından dikkatle incelendi.
Savcılık, katilin bu hareketine ilişkin "Kendine gelmeye çalıştığı" ve "manevi bir çöküş içinde olduğu" gibi ifadelerde bulunsa da, bu durum olayın vahameti karşısında yetersiz kalmıştı. O sırada 112'yi arayarak yardım istemesi elbette bir olgudur; ancak yaşanan cinayetin nasıl bir taban oluşturduğunu göz ardı etmek imkansız. Olayın ardından yapılan soruşturmalarda, katilin geçmişine ve davranışlarına mercek tutuldu. Sosyal medya hesapları ve şahsi ilişkileri incelendi, fakat her şey Özlem’in yaşamına son veren o anın gerisinde kalmıştı.
Özlem’in katilinin yargılanma süreci, bölge halkı arasında büyük bir merak konusu haline geldi. Mahkeme toplantıları başladı ve halk, adaletin tecelli etmesini beklemeye koyuldu. Özlem'in ailesi, mücadelesini sonuna kadar sürdüreceklerini belirtti ve bu süreçte toplumdan destek talep etti. Toplumun geniş kesimlerinden gelen tepkiler, olayın ciddiyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Adaletin yerini bulması gerektiği, birçok sivil toplum kuruluşu, vatandaşlar ve sosyal medya kullanıcıları tarafından sürekli olarak dile getiriliyor.
Hukuk uzmanları, Özlem’in katilinin 112’yi aramasının onu kurtaracağı düşünülen bir durum olmadığını ifade ederken, Türkiye'deki ceza hukuku çerçevesine dayanarak bunun hafifletici bir unsur olarak kabul edilmeyeceğini vurguluyor. Öne çıkan yorumlardan biri ise, “Hayatına son verdiği insanın acısını dindiremez hiç kimse” oldu. Özlem'in katili, cinayet nedeniyle ağır ceza ile yargılanarak, toplum içinde bir daha yer almayacağını bilmesi gerekli.
Toplumun genelinde, kadın cinayetlerine karşı duyulan hassasiyet, bu tür olayların tekrar etmemesi için büyük önem taşıyor. Özlem’in cinayeti, toplumda kadınların güvenliği konusunda ciddi bir sorgulamayı da beraberinde getirmek zorunda. Katilin, 112’yi araması gibi detaylar, adalet konusunda halk içinde devam eden yapılanmanın ve reform taleplerinin bir sembolü olmaya devam edecek. Davanın gidişatı, sadece kurban ve katil arasında bir hesaplaşma değil, aynı zamanda adaletin toplumsal bir meselemiz olduğunun da bir kanıtı. Özlem’in hikayesi, birçok kadın için bir uyanış, bir farkındalık aracı olacak ve bu şekilde unutulmaması umuduyla adaletin peşinden koşulmaya devam edilecek.