18 yaşındaki Dilara, hayatının baharında yaşadığı talihsiz bir kazanın kurbanı oldu. 2021 yılında, bir araç tarafından ezilerek yüzde 98 oranında engelli kalan Dilara’nın ailesi, bu durumu kabullenmekte zorlanıyor. Olayın ardından açılan davada, şoförün ne kadar ceza alacağı merak konusuydu. Ancak verilen kısıtlı ceza, aileyi ve toplumda büyük bir tepkiye yol açtı. Aile, “Bu ceza bizi üzdü, perişanız” derken, adalet sisteminin nasıl bir uygulama yürüttüğüne dair sorular gündeme gelmiş durumda.
Olay, Dilara’nın arkadaşlarıyla birlikte yolda yürüdüğü sırada meydana geldi. Şoför, dikkatsizlik sonucu Dilara’ya çarptı ve hemen olay yerinde ağır yaralanan genç kız hastaneye kaldırıldı. Yapılan tetkikler sonucunda Dilara’nın yüzde 98 engelli kalacağı bildirildi. Aile, bu ağır süreçle başa çıkma çabası içindeyken, davanın seyri üzerine yoğunlaşmayı da ihmal etmedi. Dava süreci, ailenin moralini biraz olsun yükseltmişti; çünkü adaletin yerini bulacağı umudunu taşıyorlardı.
Duruşmalar boyunca, mahkeme her defasında olayın tanıklarını dinledi, uzman görüşleri alındı. Ancak verilen cezanın hafifliği aileyi derinden yaraladı. Ailenin avukatı, şoförün ceza alması gerektiğini, çünkü bir canlının hayatının büyük bir şekilde etkilendiğini vurguladı. “Adaletin yerini bulması için burada mücadele ediyoruz,” diyen avukat, aileye destek olmayı sürdürüyor.
Şoföre verilen ceza sonrası aile, sosyal medya üzerinden de destek arayışına girdi. “Bu ceza bizi üzdü, perişanız” diyerek duygularını paylaşan aile üyeleri, toplumun da bu konuda ses vermesini istedi. Vera, “Herkesin başına gelebilecek bir durum bu. Biz sadece Dilara’nın değil, tüm engelli bireylerin sesi olmaya çalışıyoruz,” ifadelerini kullandı. Ailenin bu durumu sadece kendi mücadeleleri değil, engelli bireylerin yaşam şartlarının düzelmesi için bir farkındalık yaratma çabası olarak algılanıyor.
Hukukçular ve aktivistler, bu olayın ardından ceza hukukunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğini bildirdiler. Bir insanın hayatını mahveden birinin, ceza hukukunda daha sert bir yaptırımla karşılaşması gerektiğine vurgu yaparak, toplumun bilinclendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyorlar. “Toplumda cezasızlık algısı oluşmasına zemin hazırlıyor,” diyen hukukçular, yasa değişiklikleri için kamuoyunun desteğini bekliyor.
Sonuç olarak, Dilara’nın yaşadığı bu acı olay, hem ailesi hem toplum için büyük bir ders niteliği taşımaktadır. Aile, yaşadıkları travmanın üzerine bir de adalet beklentisi ile daha fazla zora girmekte. Bu konuda yapılacak olan toplumsal farkındalık faaliyetleri, benzer durumların yaşanmaması adına kritik bir önem taşıyor. Herkesin hayatında bir gün başına gelebilecek bu tarz durumlara karşı, toplumun ve yasal sistemin daha duyarlı ve etkili olması gerekmektedir.
Dilara ve onun gibi milyonlarca engelli bireyin sessiz çığlığı, belki de bu gibi davaların adaletli bir şekilde sonuçlanmasıyla yankılanabilir. Fakat bu, yalnızca ailelerin değil, tüm toplumun göstereceği bir duyarlılıkla mümkün olacaktır.