Son yıllarda küresel siyasette yaşanan gelişmeler, Çin ve ABD arasındaki gerginliği gözler önüne seriyor. Hem askeri hem de ekonomik alanda rekabet eden bu iki süper güç, sınır çatışmalarında daha cesur ve kışkırtıcı bir tutum sergilemektedir. Özellikle Asya-Pasifik bölgesinde yaşanan olaylar, iki ülkenin ordularının gücünü ve stratejik kabiliyetlerini sorgulatıyor. Peki, gerçekten hangi ordu daha güçlü? Bu sorunun cevabı, pek çok faktöre bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bu yazıda, Çin ve ABD ordularının stratejik yeteneklerini, teknolojik gelişmelerini ve askeri doktrinlerini daha yakından inceleyeceğiz.
Son yıllarda Çin, askeri güç ve teknolojik yenilikler açısından büyük bir ilerleme kaydetti. Hedefleri arasında 2049 yılına kadar dünyadaki en güçlü ordu olma iddiası yer alıyor. Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA), geniş bir askeri modernizasyon programı çerçevesinde özellikle deniz kuvvetlerini geliştirmeye odaklanmıştır. Yüksek tonajlı, nitelikli deniz askerleri ile donanmasını güçlendiren Çin, Güney Çin Denizi'nde ve diğer stratejik bölgelerdeki etkinliğini artırmayı başarmıştır. Aynı zamanda, siber savaş kabiliyetlerinin artırılması ve drone teknolojilerindeki gelişmeler, PLA'nın askeri gücünü daha da pekiştirmektedir. Bununla birlikte, yerel halk arasında askeri bütçenin artması ve askeri birliklerin sayısının çoğalması da dikkat çekici bir trenddir.
ABD ordusu, dünya genelinde hâkimiyetini sürdüren ve birçok ülkede askeri üsleri bulunan bir güçtür. Gelişmiş teknolojileri, eğitimli personeli ve geniş finansal kaynakları ile dikkat çeken ABD Silahlı Kuvvetleri, özellikle hava ve uzay gücü ile öne çıkmaktadır. Amerikan ordusunun en büyük avantajlarından biri, donanım ve teknoloji alanındaki sürekli yenilikleridir. Örneğin, ABD, stealth teknolojisini (gizlilik teknolojisi) kullanarak düşman radarlarından kaçabilen uçaklar ve insansız hava araçları geliştirmiştir. Bunun yanı sıra, NATO gibi uluslararası askeri ittifaklarla olan ilişkileri, ABD’nin askeri gücünü daha da pekiştirmektedir. Stratejik işbirlikleri ve ortak tatbikatlar, ABD’nin her alandaki askeri gücünü artırmasına yardımcı olmaktadır.
Çin ve ABD arasındaki bu rekabet, askeri harcamalarla da kendini gösteriyor. 2023 yılı itibariyle, ABD’nin askeri bütçesi 700 milyar dolar civarında seyrederken, Çin’in askeri bütçesi de yaklaşık 250 milyar dolara ulaşmıştır. Ancak, Çin’in hızlı büyüme hızı göz önüne alındığında, bu farkın kapanması bekleniyor. Hangi ordunun daha güçlü olduğu sorusunun yanıtı, sadece maddi kaynaklarla değil, aynı zamanda stratejik düşünce ve askeri doktrinlerle de bağlantılıdır. Her iki ülkenin de ihtiyaçları ve hedefleri doğrultusunda geliştirdikleri stratejiler, ordularının etkisini doğrudan etkilemektedir.
Askeri teknoloji yarışında, yapay zeka (AI) ve siber güvenlik ön planda yer almakta. Her iki ülkenin de bu alanlardaki yatırımları, gelecekteki çatışmaların sonuçlarını belirleyebilir. Özellikle drone ve otonom sistemler, modern savaşın vazgeçilmez unsurları haline gelmiştir. Çin, bu teknolojilere yaptığı yatırımlarla hızla ön planda yer alırken, ABD de kendi askeri sanayisini güçlendirmek için sürekli yenilik peşindedir. Bu dinamikler, uluslararası arenada dengeleri değiştirebilecek potansiyele sahip.
Sonuç olarak, hem Çin hem de ABD ordusu kendi özgü yetenekleri ve stratejileriyle güçlü birer rakip olarak öne çıkmaktadır. Ancak, hangi ordunun daha güçlü olduğu sorusunu net bir şekilde yanıtlamak, pek çok değişken nedeniyle zordur. Her iki güç de kendi stratejik amaçlarına ulaşmak için sürekli evrim geçiriyor ve bu durum, gelecek yıllarda uluslararası ilişkileri şekillendirecek faktörlerden biri olacaktır. Bugün Asya-Pasifik bölgesinde yaşanan gerilimler, bu durumun en belirgin göstergelerinden biri olarak kaydedilmektedir. Geçmişte yaşanan sınır çatışmaları, gelecekteki güç mücadelesinin habercisi olabilir ve uluslararası güvenlik dengesini tehdit edebilir.